CHP Genel Başkan Yardımcısı ama Önce Bir Kedici: Gülşah Deniz Atalar

CHP Genel Başkan Yardımcısı ama 
Önce Bir Kedici: Gülşah Deniz Atalar

Kediler yalnızca evimizin neşesi değil, aynı zamanda hayatımıza yön veren öğretmenler. Onlarla yaşamak sabrı ve koşulsuz sevgiyi öğrenmek demek. Siyasetin yoğun gündeminden bir nefes almak, bazen yalnızca kapıda sizi karşılayan bir kedinin bakışında saklı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar’ın kedileri Zeytin ve Sisi’yi yıllardır yakından takip eden doktoru olarak, onların sağlıklı ve uzun bir ömür sürmelerine eşlik etme şansım oldu. Bu söyleşide, kedileriyle kurduğu güçlü bağdan, hayvan hakları konusundaki duyarlılığından ve “kedici olmanın” aslında nasıl bir yaşam felsefesi olduğundan söz ettik.

Zeytin’in 18 yaşına gelmesi, Sisi’nin 22 yıl yaşaması… Uzun ömrün sırrı nedir?

Bana sanki biraz da bizim şansımız gibi geliyor. Zeytin’i sahiplendiğimde 2 aylıktı, Sisi ise 6 yaşındayken bir arkadaşımın bol alerjili hamileliği sonrası geldi. Benim için en temel sır, sanırım kediyi “hayvan” değil aileden biri olarak görmek. Düzenli veteriner kontrolleri, dengeli ve sağlıklı beslenme, temiz ve güvenli bir ortam elbette önemli ama bence asıl sır sevgi, güven ve birlikte geçirilen sakin anlar. 

Kediler size en çok ne kattı?

Kediler bana sabrı, anda kalmayı ve koşulsuz sevgiyi öğretti. Bizim açımızdan da uzun ömürlü kedilerle yaşamak bambaşka bir hayat deneyimi oldu. Herkes evinin bireyi olarak görür ama bizde inanın olağandışı bir durum oluşturdu ve yaşlı bakımını da içselleştirmemizi sağladı. Tabii kendi hamileliğim sırasında da kedilerimin karnımdaki bebeğimle kurduğu iletişimin hissettirdiği duygular ve sonrasında oğlumla Zeytin’in kurduğu ilişki bana dünyanın tüm dertlerinden uzaklaştıran zamanlar yaratıyor.

Siyasetin yoğun temposunda kediniz size nasıl nefes aldırıyor?

Siyaset sürekli tempo ve sorumluluk demek. Eve döndüğümde kapıda beni karşılayan Zeytin’in bakışı, günün bütün yükünü hafifletiyor. Zeytin çok geveze bir kedi. Asla susmuyor bazen gerçekten konuştuğunu düşünüyorum. Ailemizde de zeytinle sohbet başka bir keyif. Şunu da itiraf etmem gerekir ki onunla sarılmak, mırlaması ve oğlumla olan arkadaşlıklarını izlemek siyasetin yoğun gündeminden ve günün gerginliğinden beni uzaklaştıran bir sakinleştirici.

Kedilerden öğrendiğiniz en önemli şey nedir?

Kendi sınırını çizebilmek. Kediler, istediklerinde yaklaşır, istemediklerinde mesafe koyar. Bu bana hayatta “hayır diyebilmenin” önemini öğretti.

 “Kedici olmak” sizce ne demek?

“Kedici olmak”, sadece kedileri sevmek değil; yaşam hakkını, özgürlüğü, bireysel alanı sevmek demek. Kedi sevmek aslında bağımsızlığa, özgür iradeye saygı duymaktır.

Zeytin’in en sevdiğiniz huyu nedir?

Zeytin masada, yatakta, koltukta hep bizle ve iletişimde olmak ister, başkası belki bu miyavlama konuşma değil diyecek ama iki ayrı kedi ile yaşamış birisi olarak Zeytin’in insanmış gibi iletişim kurmasına bayılıyorum.

Sisi’yi 22 yıl sonra kaybetmek sizde nasıl bir iz bıraktı?

Sisi hayatımızda çok derin izler bıraktı. Prenses diye tarif edilir ya kibar yürüyüşü, ince sakin sesi ve talepkar olmamasıyla çok özel bir kediydi. Son anlarında böbrek sıkıntısı çok ağırlaşmıştı. 6 aylık hamileydim ve kendimi telkin etmeye çalışsam da onu kaybetmek, çok zordu. Oğlumun Sisi’yle tanışmasını çok isterdim. Hala aklıma her geldiğinde benim güzel huylu kızım diye düşünürüm ve gözlerim dolar. Birlikte yaşadığımız yıllar asla kaybolmuyor, hafızamızda ve kalbimizde yaşamaya devam ediyor.

Unutamadığınız bir anınız var mı?

Kedilerimle yıllardır çok güzel anılar biriktirdim. Hangisini anlatsam eksik kalır. Ama hayatta kötü anlar da var. Sisi’nin son anlarını asla unutamıyorum. Pamukla ağzına su damlatmaya çalışıyordum ve acı çektiğini görmek beni çok üzüyordu. Size getirip uyutma planlayacaktık çünkü artık hiçbir şeye tepki vermiyordu. Yolda kriz geçirmeye başladı ve neyse ki çok acı çekmeden yetiştirebildim. Masadaki son hali, onu sevişim ve ellerimizle bahçemize gömüşümüzü hiç unutamıyorum. 

Kediler siyasetçi olsaydı hangi partiyi seçerlerdi?

Kediler kesinlikle çoğulculuğu savunurlardı. Çünkü her biri farklı karaktere, farklı tercihlere sahip. Bence kediler özgürlükçü, demokrat bir çizgide olurlardı; tek adamcılıkla işleri olmazdı.

Evde kararları siz mi alırsınız, kediniz mi?

Evde birçok konuda görünüşte kararı ben alıyorum ama aslında Zeytin’in istediği oluyor. Koltukta nereye oturacağım bile çoğu zaman onun keyfine göre belirleniyor.

Türkiye’de hayvan hakları konusunda en çok eksikliğini hissettiğiniz şey?

En çok eksiklik, hayvanı gerçekten “can” olarak gören bir yasal çerçevenin olmayışı. Hayvan hakları hala “mal” statüsünden çıkmadı. Oysa bu ülkede sokak kedisi bir kültürdür, ortak mirastır. Turistler Türkiye’de olduklarını anlatmak için bile kedi videoları çekerler. Onların yaşam hakkını korumak, bizim medeniyet testimizdir.

Bizlerle aynı dünyayı paylaşan can dostlarımızın yaşam hakkı, barınma ve beslenme ihtiyaçları, veterinerlik hizmetleri; toplumların vicdanıyla doğrudan ölçülüyor. Ancak ne yazık ki bu hakları hayata geçirmek isteyen bireylerin karşılaştığı en büyük engel, yüksek bakım maliyetleri.

Kedi ya da köpek sahiplenen bir aile, yalnızca mama masrafı için aylık bütçesinden ciddi bir pay ayırmak zorunda kalıyor. Buna bir de rutin veteriner kontrolleri, aşılar, acil sağlık masrafları eklendiğinde hayvan sahiplenmek çoğu aile için maddi açıdan zorlayıcı bir hale geliyor. Bugün birçok aile evlat gibi gördüğü patili dostunu yaşatabilmek için kendi ihtiyaçlarından kısıyor. Ama asıl sorumluluk bireylerin sırtına bırakılmamalı. Hayvan hakları yalnızca bireysel vicdanla değil, kamusal politikalarla da korunmalı. Bu noktada “hayvan hakları” kavramını yalnızca sokak hayvanlarını korumak değil, onların uzun vadeli yaşam hakkını güvence altına almak olarak görmek gerekiyor.

 Son olarak okurlara mesajınız?

Cins hayvanların çoğalmasının sebebi, hayvanların birer canlı değil, ticari meta olarak görülmesidir. İnsanların talep ettiği her  görüntü her ırk her oyuncaklaştırılmış kedi ya da köpek ne yazık ki yeni bir sömürü döngüsünü doğuruyor. Genetik sorunlarla, kalıtsal hastalıklarla, sürekli doğurmaya zorlanan annelerle ve kısa ömürlere sıkıştırılmış hayatlarla karşı karşıyayız. Cins hayvanlara olan talep sürdükçe, bu canlar bir meta gibi çoğaltılmaya ve acı dolu bir hayata mahkum edilmeye devam edecek 

Bu yüzden buradan herkese seslenmek istiyorum. 

Ne olur satın almayın.

Belediyelerimizin barınaklarını ziyaret edin, orada gözlerinize umutla bakmış canlardan birini sahiplenin. İnce bir patinin dizinize dokunuşu, kapıdan girerken ayağınıza dolanan minik bir gövde, büyük gözlerle size bakan bir köpeğin şefkati inanın hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Bir canlının sorumluluğunu almak, sadece ona yuva bulmak değil; evinize kalbinize, vicdanınıza bir dost kabul etmektir. Patili dostlarımız bize emanet değil, eşlikçi. Onlara iyi bakmak, sadece bir canlıya değil, aslında kendimize ve topluma iyi bakmaktır. Kedici Dergisi’ne kedinin yaşam hakkını bir kültür meselesi haline getirdiği için teşekkür ediyorum.


Dr. Tarkan Özçetin

Veteriner Hekim

03/10/2025

Keditörün Önerisi

Atatürk'ün Hayvan Sevgisi

10.11.2022

Mustafa Kemal Atatürk’ün her ne kadar üç köpeği olduğu bilinse de, hayvan sevgisi sadece ...

Kedi Çığlığı

04.01.2023

Kedilerin adeta çığlığı andıran fazla yüksek sesle miyavlamalarına ‘vokalizasyon’ ...

Kediler Alemi

Uyku - Dr. Tarkan Özçetin

06.01.2023

Tıpkı Fikret Kızılok’un şarkısındaki gibi: “Uyku kardeşim ver elini, usul usul damla ...

Rol Model Olarak Kediler

23.03.2022

Birçok kedi sadece kedilere özgü olan hareketlerine hayran kalır. Kediler, özellikle rahatlama ...