Karşılıksız Sevginin Cezası - Emek Ekşi

Karşılıksız Sevginin Cezası - Emek Ekşi

Klinikte yoğun bir günün sabah saatleri. Kapıdan bir çift, ellerinde pembe çiçekli taşıma çantası, endişeli gözlerle içeri girdi. Bozuk bir İngilizceyle kedilerinin kustuğunu, bir şey yemediğini anlatmaya başladılar. Kadın bir o yana bir bu yana kıvranıyor, eşine dönüp kendi dillerinde bir şeyler sorup, bize derdini aktarmaya çalışıyordu. Birkaç kelime, el kol işareti, hayvanın ne durumda olduğunu anlamamıza yetti ve muayeneye başladık. Kediye dönüp biliçsizce “It’s okay Misha, you’re gonna be alright!” derken buldum kendimi. İngilizceyle Misha’yı mı yoksa ailesini mi sakinleştirmeye çalışıyordum acaba?

Misha’nın annesi kendi dillerinde usulca kulağına eğilip hiç anlamadığım kelimeler fısıldıyordu. O an anlaşılmanın, anlatabilmenin benim için ne zahmetsiz bir iş olduğunu fark ettim. Bu ana kadar… Oysa şimdi, karşımdaki aileyi ve kediyi anlayabilmek, doğru açıklamayı yapabilmek için kıvranıyordum. Bütün hayvanlar için, insanla iletişim kurmak işte böyleydi.

Hayvanlar kendi aralarında bir düzen kurmuşlardır. Kokularla, vücut duruşlarıyla, seslerinin tonlarıyla birbirlerine mesajlar yollar. İnsan ise her şeyi karıştırır. Evrenin hangi maddeden, nasıl meydana geldiğini; uzayın derinliklerini kat etmek için gereken matematiği keşfederken hala hayvanların zihinlerinden tam olarak ne geçtiğini bilmememiz tuhaf değil mi?

Bu durum ancak insanın hayvanı, kendinden aşağı bir varlık görmesi sonucunda ortaya çıkar. Öyle ki hayvanların acı çekmediği, ruhsuz birer varlık olduğu düşüncesi daha yeni yıkılmaya başlamıştır.

İşte bu nedenle onların derin sessizliğini aptallık sanıp, hisleri olamayacağı gafletine düşüyor insan türü. İşte bu nedenle korkunç katliamlar, acımasız, vicdansız, ahlaksız davranışlar sergileniyor, hem de buna sebep olanların uykularına biraz yürek ağrısı saplanmadan…

Neden mi şiddet durmuyor? Çünkü insan acı çeken tek varlığın kendisi olduğuna öyle inanıyor ki! Çaldığı hayatın, kendisine göre daha değersiz olduğunu sanıyor. O hayatı almayı kendine hak görüyor…

Bir yerlerde okumuştum, bana ait olmayan şu güzel cümleyi aktarmak isterim buraya: Hayvanlar neden mi bizden daha kısa yaşar? Çünkü onlar sevmeyi bilerek gelmektedir dünyaya. Oysaki insanın, bunu hayatı boyunca öğrenmesi gerekmektedir…

Çünkü insanın daha kat edeceği, bu dünyadaki her bir ağacın, kuşun, kedinin, nefes alan canlının bilgeliğini kazanacağı çok uzun bir yolu vardır. Ne yazık ki bu konuda hiçbir şey bilmediği öyle ortadadır ki sadece kendisi için bir evren yaratmaya girişmiştir. İşte bu nedenle diğer hiçbir türe saygı duymaz.

Karşılıksız sevginin cezası… Hayvanlar aptal oldukları için güvenmiyorlar insanlara; evrenin düzeninin işbirliği içerisinde ve sınırlara saygıyla yürüyeceğini bildiklerinden geliyorlar insanın yanına…

İnsanlar bunu ne zaman anlayacaklar? Mucize, kara deliğin gizemini bulmak da olabilir dünyayı saran siyah sonsuzlukta… Veya ayaklarımızın bastığı bu dev yerküre üzerinde dolaşan bin bir çeşit zenginlikteki farklı türün gözlerinin ta içinde…

Sevgiyi öğrenen bir insanlık temennimle…

27/12/2022

Keditörün Önerisi

Kediniz Kaç Yaşında?

17.12.2022

Kedicilerin kedilerinin yaşlarını hesaplamak konusunda kafaları biraz karışık. Kedilerin ...

Kediler Ve Aynalar

24.11.2021

Bazı kediler ayna ile ilk karşı karşıya geldiklerinde agresif davranışlar sergileyebilirler. ...

Kediler Neden Kusar?

28.04.2023

Kediler, vücutları ve ruhları kadar naif ve hassas bir sindirim sistemine sahiptirler. Sık sık ...

Kediler Alemi

Yaşa(t)mak - Yaren Çiçek

25.03.2021

Hayatta sadece kendimizi ve bize ait olan şeyleri sevmeyi bıraktığımız gün, her şeyin daha ...