Yaşar’ın Hikayesi - Ayşegül Cüneyt
28.01.2021Minnoş’u terk edilmiş halde sokakta bulduğumuzda, bir yaşlarında çok güzel yarı tekir bir ...
2009 yılı, Nisan ayıydı. Nasıl üzgünüm, nasıl kederliyim sadece kedisi olanlar bilir. Prenses isimli kedi kızımı, 18 yaşında toprağa vereli bir hafta ancak olmuş. Sepetini, kum kabını, küreğini hep atmışım. Bakmaya dayanamıyorum. Bir daha aynı üzüntüyü yaşamamak için artık “kedisiz” bir hayat düşünüyorum. Zaten genç de değilim. Bir kediye yine 18 yıl, 20 yıl bakacak ömrüm de olmayabilir.
Böyle düşünürken, ayağa kalkıp pencereden bir bakayım dedim. Baktım tam apartmanın önünde, sokakta, bir oğlan çocuk, elinde bir sopa bir şeyle oynuyor. Canlı mı? Cansız mı? Kuş mu? Bir oyuncak mı? Ne? Kedi desem çok ufak. Gözler de iyi görmüyor en iyisi aşağı inip bakayım dedim. Ayakkabımı giydim, anahtarlarımı aldım. Çocuğun yanına geldim ki, minicik bir kedi yavrusu. Bir tekir. Daha bebek!
“Nerede buldun bunu? Senin mi?”
“ Yoo... Şu bahçede buldum.”
Gösterdiği yer karşımdaki apartmanın kocaman bahçesi. Belki bir yerlerde annesi vardır diye dolaştım ortalığı. Öyle minik ki, tek elle tutuyorum. Hiç ses çıkartmıyor. “Miyav” bile demiyor. Gördüğüm çocuklara, hanım komşulara soruyorum.
“Komşum, bu yavrunun annesi var mı? Biliyor musunuz? Var mı emziren bir kedi?”
Kimse bilmiyor. Bir süre elimde minnakla dolaştım. Tekrar eve dönüyordum ki, tam o sırada, okul dağılmış, küçük bir kız, üzerinde okul önlüğü, alçak duvara dayanmış, az önce oğlan çocuğunun bahçede buldum dediği bahçeye bakıyor. Böyle bir şeyini kaybetmiş gibi.
“Ne arıyorsun bahçede?”
“A! Bu benim kedim! Bunu arıyordum.”
“Senin kedin mi? Senin kedinse ne işi var sokaklarda?”
“Ben okula giderken bu bahçeye bırakmıştım.”
Okula giderken minicik yavruyu o bahçeye niye bırakmış hiç bilmiyorum. Sonra o minicik şey o bahçede, saatlerce kız okuldan dönene kadar nasıl sağ kalabilmiş mucize. Çünkü dağ başı bir yerde oturuyoruz sürüyle sık sık köpekler geliyor, kedileri öldürüyorlar. Kızla biraz konuştum. Şu anda bir kısmı TOKİ’ye dönüştürülen, eskiden dere yatağı olan iki yanı dik vadide oturuyormuş.
“Madem senin kedin. Bir daha sokağa, bahçeye bırakma.”
kız aldı kedisini gitti. Ancak benim içim rahat etmedi. Alt katımdaki komşumun kızını aradım.
“Ya, bu kızın adını bilmiyorum ama bir gidip görsem acaba gerçekten kediye bakıyor mu? Gelir misin benle? Buluruz belki...”
O da gelirim dedi. Toprak yoldan aşağı indik, sonra dere yatağı denen toprak yolu geçtik. Gecekondularla ve kavak ağaçlarıyla dolu yokuşa tırmandık.
Soruyoruz;
“Küçük bir kız, siyah saçlı, kedisi var. Okula gidiyor. Şu boyda...”
Sarı çizmeli Mehmet Ağa!
Ama işte ismini bilmediğimiz halde kızı bulduk. Bir de ne göreyim kızın elinde minnak yavru. Yıkamış. Aksırıyor, tıksırıyor.
“Sen bunu oyuncak bebek yerine koymuşsun! El kadar şeyi ne yıkadın? Bak üşütmüş!”
Büyüyünce masraflı olur, mamasıydı, aşısıydı, sen yapamazsın, sen bunu bana ver filan deyince kız tamam dedi. Aldım o alış. Ama Hani artık kedi bakmayacağım ya! Prenses’imi sağlığında yıllardır götürdüğüm Kedi Hastanesi’ne götüreyim. Orada yuva bulur dedim. O gün hava da hiç unutmuyorum bir rüzgârlı, kazağım üstünde montum var, montumun içine soktum. Üstünü örttüm. Nasılsa çok minik, kedi sepeti, kutu bile gerekmedi. Hiç ses çıkartmıyor, hiç kıpırdamıyor. Ta Aktepe’den, önce Kızılay, sonra Aşağı Ayrancı’ya tek “Miyav” demeden, kıpraşmadan, kımıldamadan gittik. Bir yavru bu kadar mı uslu olur? Hiç mi ses çıkartmaz? Ancak, çok ufak olduğundan, orası da sonuçta hastane ve sürekli hasta kediler geldiğinden, hasta kedilerden bir hastalık kapmasın deyince doktorumuz, hak verdim. Öyle ya, zavallı bir de benim yüzümden hastalanabilirdi. Kedi biberonu, kedi süt tozu ile tekrar eve geldik. Yine hiç sesi çıkartmadan. “Miyav” demeden. Bu arada bir minik oğlan olduğunu öğrendim.
Eve getirdim kucağımda. Yine Hiç “Miyav” yok. Kıpırdamıyor bile. Evimiz iyi güneş alıyor. Doğru güneşin önüne halının üzerine koydum. Sıcacık oldu. Ertesi gün aksırık, tıksırık kesildi. Biberonu çok sevdi, ılık süt, ılık su karışımıyla bol bol süt içti. Evi öğrendi, oraya buraya zıplıyor, koşuyor, oynuyor.
Bir ay geçti, hadi dedim seni yuvalandıracağız. Yine Kedi Hastanesi’ne. Bunu bir camlı kafese koydular. Şaşkınım nasıl da şaşkın. Bir ay evdeydik. Şimdi burası neresi? Diyor. Hiç sesi çıkmıyor. Hiç miyavlamıyor. Onu bırakıp gideceğim. Ama kendimi doğurduğu bebeğini karakola terk eden vicdansız anneler gibi hissediyorum. Başladım mı ağlamaya! Sessiz sessiz ama gözler çeşme! Ve yapamadım. O zaman iki sekreter kız vardı.
“Kızlar ben yapamayacağım, bırakamayacağım.”
Ve böylece tekrar evimize gittik. İsim koymamıştım “Bebecik” diyordum. Sonra birkaç isim değişikliğiyle "Bücürük" koydum ismini. On yıl oldu. İyi ki, o gün onu orada bırakamamışım. Bu arada o küçük kızın ismi Ebru. Hiç unutmuyorum. Birkaç kez okula giderken, okuldan dönerken rastlaştık. “Kedi nasıl?” diye sordular ve gözüm gibi baktığımı, kocaman olduğunu öğrenerek sevindiler.
Minnoş’u terk edilmiş halde sokakta bulduğumuzda, bir yaşlarında çok güzel yarı tekir bir ...
Herkese merhaba ben Mini... 9 yaşında güzeller güzeli bir kız çocuğuyum... ...
Kediniz ile oyunlar oynamak, yanınıza geldiğinde beklediği sevgiyi ve ilgiyi ona vermek onları ...
Kedilerle yaşamak tarifi olmayan eşsiz bir deneyimdir. Bir kediyle hayatı paylaşmaya ...
Beş ana elementer, hava, ateş, su, toprak her boyuttaki yaşam formlarına çeşitlilik ...
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, sokak hayvanlarına ilişkin Meclis ...
Yapılan araştırmalar, 7-9 yaş arası çocuklarda görülen alerjik hastalıkların ...
Yıllarca Ayasofya’da yaşayan ve turistlerin ilgi odağı haline gelen ve Ayasofya’nın ...
FASFC (Gıda Güvenliği Federal Ajansı) Lee isimli kedinin serbest kalamayacağını açıkladı. ...
Hem evimizdeki minik dostumuz, hem sokaktaki dostlarımız için yaz aylarının gelmesi, ...
Cır cır böcekleri, ahşap tahtaların üzerinde oynayan ağaç gölgeleri arasına yayılmış, ...
Bir süredir üzerinde çalışılan e-Devlet üzerinden hayvan sahiplenme uygulaması erişime ...
Köpeklerde Distemper (Köpek Gençlik) ,Parvo (Kanlı ishal), Hepatitis, Parainfluenza, ...
İstanbul Küçükçekmece’de evlerinde kedi besleyip sahiplendiren iki kız kardeş, ...
Bazı kediler doğuştan, bazıları ise sonradan bir kaza veya travma sonucu meydana gelen ...
6 - 8 Ekim’de yapılan Kedi Hekimliği Kongresinde Radyo Programı sunucusu olan Fahir ...
Kediniz sıklıkla mesafeli veya kayıtsızsa onu banyonuzun veya yatak odanızın kapısında ...
Kediler, vücutları ve ruhları kadar naif ve hassas bir sindirim sistemine sahiptirler. Sık sık ...
Ankara Büyükşehir Belediyesi itfaiyesinde görevli Ufuk Akman (27), 6 Şubat depremlerinde ...
Elazığ merkezde bulunan giyim mağazasına girerek mahsur kalan yavru kedi, uzun uğraşlar ...
Kedilerin doğumunu takiben sinir sistemleri gelişmeye başlar ve bunu sosyalleşme takip eder, ...
TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Yunus Kılıç, önümüzdeki günlerde ...
Evcil hayvanları sokağa terk edilmekten kurtaracak mikroçip uygulaması geçtiğimiz sene ...
Çayırova'da bulunan geçici bakımevi ve rehabilitasyon merkezinde tedavi ile bakımları ...
Türk Veteriner Hakimleri Birliği Merkez Konseyi, tüm milletvekillerine, bugün Meclis'te ...
Korona günlerinde doğadaki birçok hayvanın şehirleri ziyaret etmesi artık ...
Kedilerin dili hakkında birçok şey biliyor ve okuyoruz. Ancak minik kedimizin dilinden ...
Almanya‘nın Hannover kentindeki bir araştırma projesi kapsamında köpeklerin ...
Tarih, geçmişin kapısını aralayan ve geleceğe bir harita oluşturan gizemli ve etkileyici bir ...
İnsanlarda olduğu gibi kedilerde duygu değişimleri yaşayabiliyor. Bu duygulardan biri de ...
Çok yaygın bir problem, yeni gelen bir kedinin evde var olan kediye tanıtılmasıdır. ...
Sizi asla terk etmez bu güzel sevgili. Evler değişir, ilişkiler, dostluklar biter, zaman akar ...
Kedilere ilgi duymak, onları doyurmak, tedavi etmek bende çocukluk yaşlarında başladı. Oysa ...