Gezgin Kedi Miyajima’da - Arzu Özgen

Gezgin Kedi Miyajima’da - Arzu Özgen

Kedi merakım, hem de gezgin olanından, beni bu kez gezdiğim gördüğüm “en temiz ülke” ünvanını verdiğim Japonya’ya götürdü. Hatta, bununla da kalmadım ve kendimi Japonya’nın güneyindeki Miyajima Adasında buldum. Bu adaya herkes Japonya’nın görülmesi gereken en güzel üç yerinden biri diyordu, ben de gezgin kedi olarak bunun hakkını vermeliydim.

Japonya gezim Tokyo’dan başladı. Tokyo’da geçirdiğim hızlı ve gürültülü birkaç gün beni hem yormuş, hem de biraz korkutmuştu. Burada ünlü Japon kedi Maruyla tanışmayı çok istedim ancak Tokyo çok büyüktü ve biraz da karışıktı, benim şimdi biraz kafamı dinlemeye ve daha sessiz yerlere ihtiyacım vardı. Miyajima Adasıyla ilgili övgüleri duyar duymaz yola çıktım ve trene binip önce Hiroşima’ya gittim. Japonya’da en sevdiğim şey trene binmekti çünkü trenler çok sessiz, sakin ve temizdi. Bir kedi için çok rahat ve güvenliydi. İstediğim kadar yalanıp temizlendikten sonra rahat rahat uyuyordum. Tokyo ve Hiroşima arası hızlı trenle 4,5 saatti, yani benim için bu kadar saat mırıl mırıl uyumak anlamına geliyordu. Hiroşima’ya geldikten sonra Miyajima trenine aktarma yaptım. Ama bu arada uyumadım çünkü bu yolculuk sadece 25 dakika sürdü. Miyajima tren istasyonu çıkışında, etrafı dikkatle inceleyip yolun hemen karşısındaki Miyajima-guchi feribot iskelesine geçtim ve feribotla 10 dakikada adaya ulaştım. Feribot yolculuğu benim için çok heyecanlıydı, duyduğum sesler ve aldığım kokular değişikti ama deniz kokusu çok güzeldi.

Feribot iskelesinden adaya indiğim anda heyecanım iki katına çıktı. Karşıma çıkan uzun ince bacaklı, tüylü, kocaman gözleriyle bana bakan yaratıklara karşı ne yapacağımı bilemedim. Onlar benimle çok ilgileniyormuş gibi görünmüyorlardı. Boşu boşuna alarm halinde olan bendim. Onlar gayet rahat ve keyifli ortalıklarda dolaşıyorlardı. Anneleri, aynı benim annem gibi bebeklerini yalıyordu, demek ki dünyadaki bütün anneler aynıydı, hepsi bebeklerini yalıyorlardı. Bunu çözdükten ve uzaktan onları gözledikten sonra korkum ve heyecanım biraz yatıştı. Daha sonra bu hayvanların adının geyik olduğunu ve Miyajima adasının, bu geyikler ile ünlü olduğunu öğrendim. Adanın her tarafında serbest dolaşıyorlardı ve diğer canlılara hiç bir zarar vermiyorlardı. Onların derdi adaya gezmeye gelen turistlerin elindeki bilet, harita gibi şeylerdi. Onların peşine takılıp ellerindeki bu kağıt parçalarını kapıp yemeye çalışıyorlardı. Evcil olmamalarına rağmen insanlarla yaşamaya alışmışlardı. Yani, bu adaya gezmeye giderseniz onları gördüğünüzde şaşırmayın ve iyi geçinmeye bakın. Aslında, varlıkları adaya bir sıcaklık ve şirinlik katıyor. Zaten her yerde geyiklerle ilgili uyarı levhaları göreceksiniz çünkü adadaki geyik nüfusu oldukça fazla, bunun nedeni, geyikleri kutsal sayıp onlara hiç dokunmamaları. Benim için onlarla tanışmak çok değişik bir tecrübeydi çünkü her gün hemcinslerim, köpekler, kuşlar, tavuklar gibi hayvanatla karşılaşıyordum ama ilk defa sokaklarda geyiklere rastlıyordum.

Geyik heyecanını atlattıktan sonra adayı gezmeye başladım. Gerçekten çok güzeldi, UNESCO Dünya Mirasını Koruma Listesinde olduğuna şaşmamak lazımdı. Bir tarafta deniz, bir tarafta kırmızı tapınaklar muhteşem bir manzara oluşturuyordu. Miyajima Adası dendiğinde akla kırmızı tapınakları geliyordu. İnsanlar bu adaya ibadet etmeye gelirlermiş. Zaten Miyajima, Japonca’da “Tapınak Adası” anlamına geliyormuş. Aslında bu güzel adanın orijinal adı Itsukushima. Adada hem Budist, hem de Şinto tapınakları bulunuyormuş ve burada iki din etkileşim halindeymiş.

Kedi merakım beni derhal adanın en ünlü ve büyük tapınağı olan ve adaya adını veren Itsukushima Shrine’a götürdü. Tabii yolda giderken beni durdurup başımı okşayanların söyledikleri Japonca kelimelerin hiç birini anlamadım ama iyi bir şeyler söyledikleri belliydi. Benim derdim tapınakların olduğu bölgeye doğru ilerlerken suyun içerisinde gördüğüm kapıydı. Adı O-Toori Kapısıymış. Oracıkta durup izlemeye koyuldum çünkü bu kapı ülkenin en ünlü 3 dini simgesinden biriydi. Adadaki gel git olayına bağlı olarak bazen suyun içerisinde bazen de karada kalıyordu ve bu bana çok ilginç gelmişti.

Her iki zamanda da adada bulunursanız bu iki farklı görüntüyü yakalayabiliyordunuz. Bazen, şu anda olduğu gibi, karada, çamurun içinde gibi görünüyordu ama sular yükseldiğinde suyun içinde kalıyordu ve görüntü muhteşem oluyordu. Kapıyı uzaktan biraz seyrettikten sonra hemen yanıbaşında yer alan Itsukushima Shrine, yani tapınağa geçtim. Kedi merakımla öğrendiklerim, bu tapınağın aslında güverte şeklinde olduğu ve suyun üzerine inşa edildiğiydi, çünkü eskiden adanın kutsallığı bozulmasın diye din adamlarından başka kimsenin bu adaya ayak basmasına izin vermiyorlarmış. Adaya gelenler sadece yüzen kapıdan yaklaşabiliyorlarmış ve ibadetlerini kayıklar üzerinde yapıyorlarmış. Günümüzde adanın kutsallığı devam ediyor ama insan ayaklarının adayı kirlettiğine artık inanılmıyor. Bu yüzden adaya çok sayıda turist geliyor ve sürekli kalabalık. Tapınakta yürüdükçe gerçekten bir güverte şeklinde inşa edildiğini farkettim. Tapınağın ibadet bölümü 6.yüzyılda, diğer bölümler ise 12.yüzyılda inşa edilmiş. İbadet tapınağı ve sonradan eklenen diğer bölümler birbirlerine 300 metre uzunluğundaki kırmızı koridorlarla bağlanmış. Kenarlara astıkları ibadet çanları tapınağa ayrı bir güzellik katmıştı. Bu ortam çok hoşuma gitmişti. Kendime uygun bir köşe bulup biraz kıvrılıp oturmaya ve gelen geçeni izlemeye karar verdim, üstüme değişik kokular sinmiş gibiydi, biraz da yalanıp temizlenmeli ve dinlenmeliydim.

Itsukushima’da yalanıp temizlenirken uykuya dalmışım. Uyandığımda sular yükselmişti, kapı denizin ortasında görünüyordu ve manzara muhteşemdi. Kapının sular çekildiğinde ve yükseldiğindeki her iki manzarasını da izlemiş olmaktan son derece memnundum. Biz kediler hayatın her anının tadını çıkarmakla ünlüyüzdür bilirsiniz, ben de Miyajima Adası’na bunun için gitmiştim. Oranın en ünlü tapınağını ve kapısını görmek, tapınakta güzel bir uyku çekmek bana çok iyi gelmişti. Miyajima, bir tapınaklar adası olduğu için burada pek çok Budist tapınağı bulunuyordu. Ben bunların içinde bir de Toyokuni Shrine yani Beşli Pagoda’yı gezdim.

Miyajima Adası Japonya’nın en dini adası olması dışında muhteşem doğasıyla da ünlü. Adanın en yüksek yeri 535 metre yükseklikteki Misen Dağı. Buraya hem teleferikle, hem de yürüyerek çıkanlar vardı. Birkaç değişik yürüyüş rotası olması, buralara doğa yürüyüşü yapmaya gelenleri mutlu ediyordu, yani hem kültürel bir gezi, hem de doğa sporu yaparak bir taşla iki kuş vuruyorlardı. Uzun bir yürüyüş sonrası Misen Dağı’nın zirvesine varıyorlarmış ve orada karşılaştıkları manzara insanları büyülüyormuş. Zirvede bir de seyir terası bulunuyormuş, bu terastan çok sayıda Japon adasını ve Hiroşima’yı seyretmek büyük bir zevkmiş. Ben tapınaklarda mayışmaktan Misen Dağı’nın zirvesine çıkacak vakit bulamadım ama duyduklarımı size aktarıyorum.

Miyajima Adasında dini mekanların yanısıra gezilecek görülecek başka yerler de var tabii ki. Japon bahçe süsleme sanatına örnek olabilcek güzel parklar, bir takım müzeler ve bir de küçük akvaryum var. Ama adaya gelenler en çok Itsukushima Shrine’ı gezmeye geldikleri için bu sözünü ettiğim yerler genelde ikinci planda kalıyor. Ayrıca, en zevkli şeylerden birisi de her türlü hediyelik eşyanın, yöresel yemeklerin ve kıyafetlerin satıldığı hareketli ada sokaklarını gezmek. Ben Miyajima’yı günübirlik gezdim ama gezgin kedi merakımla geceyi adada geçirmek isteyenlerin nerelerde kalabileceklerini de öğrendim. Burada oteller mevcut ama Japon kültürüyle daha içiçe olmak istiyorsanız, geleneksel Japon konukevleri olan “ryokan”larda da kalabilirsiniz. Buralarda “tatami” adı verilen yer yataklarında uyuyabilirsiniz. Geceleyin adayı ışıklar altında göreceğiniz güzel bir tekne turuna katılabilirsiniz.

Gezgin kedi olarak, bu güzel adayı bir günde mümkün olduğunca gezdim, tabii ki bazı yerleri elemek zorunda kaldım ama adadan ayrılırken çok mutluydum çünkü Japonya’nın en çok sözü edilen üç yerinden birini daha görmüştüm. Dönmek üzere tekrar feribot iskelesine giderken, beni adaya geldiğimde karşılayan geyikler bu defa uğurlamak üzere gelmişlerdi ve ben artık onlardan hiç korkmuyordum. Karşılarında durup, gözlerimi süzerek onlara baktım, kuyruğum yukarıda hafif hafif sağdan sola sallayarak çok güzel bir adada yaşadıklarını söyleyip onlara veda ettim.

22/02/2021

Keditörün Önerisi

BİR MUCİZEDİR PATİLER

02.09.2023

Kedilerin fizyolojik özellikleri insanlarda ilgi uyandırır. Esnek ve atletik vücut yapıları ...

Kediler Kıskanır Mı?

16.03.2023

Kediler, evde yaşayan insanların her birine farklı şekilde davranırlar. Evdeki insanları ...

Kediler Alemi

Dikkat Kedi Çıkabilir!

18.02.2021

Sivas Belediyesi örnek bir olaya imza atarak, şehrin birçok noktasına ‘Kedi çıkabilir’ ...

Manx Kedisi - Orhan Yılmaz

11.03.2021

Manx Kedisi’nin anavatanı Man Adası’dır. Man Adası; İngiltere ile İrlanda arasındaki ...

Kediler İş Başında!

13.05.2021

ABD'nin Chicago şehrindeki fare istilası sorununu çözmek bir hayvan barınağındaki kediler ...