Ankara’nın Gizli Hazinesi - Seyfettin Aslan

Ankara’nın Gizli Hazinesi - Seyfettin Aslan

Adı “Ankara Tavşanı” olmasına rağmen, bırakın Türkiye’yi Ankara’da bile Ankara Tavşanı yetiştiriciliği yok olmuştur. Eşsiz bir bio çeşitliliğe sahip ülkemiz çok üzücü bir şekilde bu biyolojik mirasından yararlanamamaktadır. Bizim coğrafyamıza ait biyolojik zenginlikler anavatanlarında değer görememiş, nesilleri yok olmaya yüz tutmuş ve yabancılar tarafından yurtdışına çıkarılarak geliştirilmiş ve ekonomik değere dönüştürülmüştür. Bu manzarayı Sultan Tavuğu, Hünkari Güvercini ve Gerze Hacı Kadın Tavuklarının Fransa'da La Flache tavuklarına dönüşmesinde görmekteyiz. Bu örnekler çoğaltılabilir. Gerçekten çok acı ve üzücüdür. Ankara Tavşanı bu duruma en güzel örnektir.

Ankara Tavşanı bilinen en eski tavşan ırkı olup yün üretimi amacıyla yetiştirilen tek tavşan ırkıdır. Şuanda “Angora Rabbits” adıyla Çin’de 30 milyon civarında Ankara Tavşanı yetiştirilmekte olup, keza dünyanın öteki ucu olan Güney Amerika’da (Arjantin ve Şili) ve Avrupa’da (Slovakya) Ankara Tavşanı yetiştiriciliği halen devam etmektedir. Ankara Tavşanı yetiştiriciliği Fransa ve İngiltere’de ise popülerliğini yitirmiş görülmektedir. Ancak tekstil endüstrisinde en çok tavşan yünü kullanan ülkeler olarak önceleri Japonya, ABD ve Almanya bilinirken son yıllarda İtalya ve Japonya ilk sıralarda yer almaktadır.

Ankara Tavşanı ilk kez 1708 yılında İngiltere’de rapor edilmiştir. 1723 yılında ise Ankara’dan Fransa’nın Bordeux Limanına Ankara Tavşanları götürülüp Fransa’da yetiştirilmeye başlanmıştır. Oradan da dünyaya yayılmıştır. Sir Matthew Mc Hammer'in 1678 yılına tarihlenen o günkü Osmanlı coğrafyasını gezip gözlemlerini kaleme aldığı "Seyahat Günlükleri" isimli eserinin 2. Cildinde; Ankara Tavşanı ile ilgili olarak; "17. yüzyılın sonu ve 18. Yüz yılın başlarında Avrupa'da Fransız yüksek tabakasının rağbet ettiği en popüler evcil hayvan olmuşlardır" şeklinde bir bilgi verilmektedir.

Fransa Kraliçesi Marie Antoinette, Ankara Tavşanı’nı evcil hayvan olarak sarayda besliyordu. 1789 Fransız İhtilali sırasında Marie Antoinette ile birlikte Ankara Tavşan’ları da vahşice yok edilmiştir. Ancak Fransızların Ankara Tavşanı’na olan ilgisi devam etmiş, Fransa İmparatoru Napolyon’un 1. Dünya Savaşı sırasında büyük miktarda Ankara Tavşanı yününün kullanılacağı makineler yaptırıp gizlediği tespit edilmiştir. 1965 yılına kadar Fransa, dünya çapında ham yün üretiminin lideri olmuştur.

Prusya hükümeti 1780-1781 yıllarında olağanüstü Angora Yünü üretimi için ödüller vererek üretime sponsor olmuştur.

Almanya’da ise 1771den bu yana Ankara Tavşanı yetiştirilmektedir. Bir rahip olan Peder Charles Mayer, Ankara Tavşan’larının Almanya'da yayılmasında etkili olmuştur.

Ankara Tavşanları sadece yününden yararlanılan hayvanlar olmayıp, bu hayvanların etinden, gübresinden, derisinden, kanından ve bazı iç organlarından da yararlanılmaktadır. Yediği yemleri ete dönüştürme oranı çok yüksektir. Tavşan eti; proteince zengin, yağ, kolesterol ve kalori oranı çok düşüktür. Ankara Tavşanının gübresinde nitrojen, azot, fosfor ve potasyum oranı yüksek olduğu için çim, çiçek ve sebze yetiştiriciliği için uygundur. Dolayısıyla Ankara Tavşanı yetiştiriciliği; küçük yerlerde çok sayıda bakılabilen, hızla üreyen, beslemesi ucuz ve kolay olan, her yaşta iş gücünün çalışabileceği, bakımı kolay bir yetiştiricilik koludur.

Türkiye'de ilk defa 1995 yılında Kırşehir ilinde özel bir girişimci tarafından Almanya orijinli Ankara Tavşanı ithal edilerek (40 baş) yetiştiriciliğe başlanmıştır.

Daha sonra Ankara Tavşanının gen kaynağı olarak üretilmesi ve üreticilerden gelen talebi karşılamak amacıyla araştırma projeleri kapsamında 1999 yılında TÜBİTAK, Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi ve Ankara Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü'nün katkılarıyla Fransa'dan 56 dişi ve 6 erkek Ankara Tavşanı ithal edilmiş, orijini Ankara ve yöresi olmasına karşın ülkemizde giderek yok olmaya başlayan Ankara tavşanı yetiştiriciliği yeniden gündeme girmiştir.

Türkiye'de tekstil sanayinin ihtiyacı olan Ankara Tavşanı yünü büyük ölçüde dış alım ile karşılanmaktadır. Dış alım yapılan ülkeler arasında en büyük payı ise Çin ve Almanya almaktadır.

Esra SAZYEK “Türk Romanında Ankara” adlı Doktora tezinde; Ankara ile ilgili romanlardan sadece ikisinde Ankara Tavşanı’ndan bahsedildiğini belirtmektedir.

Peride Celal “Gecenin Ucunda” (1963 s.120 Can Yayınları) romanında; Ankara’nın birden bire gelen ve geceleri üşüten sonbaharında Kâzım Işık’ın Macide’ye hediye ettiği ceket Ankara yününden yapılmıştır. Kâzım Işık’ın “kol ve omuzları şişiren yumuşacık, kabarık yünlerini okşamaktan hoşlandığı bu ceketi” nereden bulup aldığını bilmeyen Macide, kökeni Ankara ve çevresi olmasına karşın Türkiye’de Ankara Tavşanı yetiştiriciliğinin yok denecek kadar az oluşuna dikkat çeker.

Ankara Tavşanı “Emir Bey’in Kızları” (Ayla Kutlu 1998. S.281) romanında ise sadece bir değini şeklinde geçer. Bununla birlikte onun, Ankara’nın önemli simgelerinden olduğu da vurgulanır.

14/06/2022

Keditörün Önerisi

Kediler Alemi

Lokum Kız - Banu Kalkandelen

09.04.2021

Yataktan uyuyamadığım için mi kalktım yoksa mutfakta beni bekleyen ay çöreğini yemek için ...