Beyaz Memleketin Sakız Kızı - Emek Ekşi

Beyaz Memleketin Sakız Kızı - Emek Ekşi

Cır cır böcekleri, ahşap tahtaların üzerinde oynayan ağaç gölgeleri arasına yayılmış, çın çın sesleriyle sessizliğe hakimiyet kurmuşlardı. Bu yörede ıssızlık ne gezer! Ya kulaklara ya da gözlere hitaben hep bir canlılık, hep bir hareket… İnsan merak edip durur, bu çatısız beyaz evler nasıl olur da bu denli uyumludur cırcırlarla.

Ahşap döşemeli eski balkona boyunlarını eğmiş begonvilleri kenara ittirip sokağa çıkıyorum. Ayağımdaki terlikler cayır cayır kavrulan taşların üzerinde neşeyle ilerliyor. Terliklerimin bu şangırtılı sesi elbette ki komşularımı tembel öğlen uykularından uyandırıyor. Cırcır uğultusu içinde dahi gelişimi tanıyabilen yegane, minik dostlarım… Güzel Sakız Kız ile kafadarları. Beyaz badanalı başka bir köşeden zıplaya zıplaya evimin önüne koşuyorlar.

Sakız Kız, bizim Bitez’in sakinlerinden biri. Bembeyaz kıl örtüsünden dolayı kazandığı bu sakız kadar ak isim, her ne kadar kulağının uçlarında bulunan seyrek, sarı tüylerle biraz ününe gölge yemiş olsa da, onun beyaz badanalı evlerin arasından kendine has bir parlayışla geçmesini engelleyememiştir.

Sakız, uzaktan bakıldığında ince, atletik yapısı ve mahallenin bütün dedikodularını bildiğini ima eden bakışlarıyla, yabancılar üzerine bir çekimserlik salar. Onu tanımayanlar, istemsizce birkaç adım geri durur ve sevmek için epeyce beklerler. Çoğu insanın kedilerin üzerine bir anda atılıp, çekinmeksizin sevme hakkını Sakız; ince süzüm süzüm bakışlarıyla alt eder. Kimsenin gözlerinin tam içine asla bakmaz. İlgisini çeken bir insan olduğunda dahi gözlerini kırpıştırdığı noktayı takip etmek istersiniz. Daha biriyle göz göze geldiğine şahit olmadım! İşte bu yan bakışlar, bu heyecansızlık onunla yeni tanışanlarda bir şaşkınlık yaratır.

Sakız ne zaman gelmiştir buraya? Kaç yaşındadır? Hiç bilmem. Bildiğim tek şey onun sebatlı ve sakin ruhlu bir kedi olduğudur. Hem zaten diğer sorular birer ayrıntı değil midir? Önemli olan, Sakız gibi bir kedinin bütün mahalleyi, gelen yerli-yabancı turistleri kendine hayran bırakacak bir etkisinin olmasıdır. Bu zamana kadar hiç kavga gürültüsünü duymamışızdır. Bu da işi daha da ilginç hale getirir. Öyle üslup bilen, çoğu insanın başaramadığı bir sabra sahiptir ki dağlardaki mabetlerinde keşişler bile onunki kadar alçakgönüllülüğe erişememiştir. Sahile dizilmiş çay bahçelerinin kumlu masalarının altında kıvrıla kıvrıla ilerler. Neden, kim bilir, bir masayı gözüne kestirir, bir işaret vermeden, teklifsizce üzerine çıkar, bir güzel otururdu. Onu tanımayanlar için şaşkınlık ve ürküntü veren bu davranışı, kasabanın yerlileri sohbeti dinlemek için geldiğini bilirlerdi. Çoğu kimseler onun, yemeğin tabaklardaki leziz artıklarının peşinde olduğunu sanırdı. Fakat o, ona hazırlanan tavuk parçalarına neredeyse hakarete uğramışçasına yüzünü çevirip hızla uzaklaşırdı. Bir kedinin yemeğe yüz çevirdiği nerede görülmüş? Kimileri ona kibirli adını takmıştı bu sebeple. Bu ismi takanlar mümkün olacak ki kendilerine has huyları, diğer varlıklarda bulabileceklerini zannedenlerdi. Oysaki Sakız’da kibir ne gezer! İnsanların boş kuruntularından biri işte.

Güneşin kavurduğu bir kahvede ağaç altı bir köşem vardır. Elimde gazetemle veya kitaplarım, küçük not defterlerimle hep aynı yere otururum. Tabi bazen yabancılar olur, mahalleye, bu beyaz cennete karşı turisttirler. O nedenle benim o canım, ferah ferah esen köşeme otururlar. O zaman daha az hoşnut olduğum masalardan birine geçerim. Sakız Kız da beni takip eder, hop yanımdaki sandalyeye çöker. Demli çayımı usul usul karıştırırken, çıkardığı çın seslerini huzurlu bir ninni gibi dinler, gözlerini kısar. Sonra başlarım okuduğum, ilginç bulduğum haberleri, cümleleri ona da anlatmaya…

Sakız ne anlar acaba ona aktardığım bu kelimelerden? İnsanlar hep yanılgıya düşer. Kedilerin veya diğer hayvanların bizler kadar farkında olmadıklarını, otomatikleşen robotlar olarak yaşadıklarını zannederler. Oysa bir söz vardır; anlatmak istediğin karşındakinin anladığı ölçüsündedir… İnsanlar ne derece anlayabilmektedirler birbirlerini? Eğer ki yapabilseydiler, bunca kavga gürültü, bitmek bilmeyen savaşlar neden olsundu? Alfred Hitchock’un bir filmi gelir aklıma. “Kuşlar”. Bu filmde, kuşlar insanlara karşı gelir. İnsanlar evlerinden çıkamazlar. Binlerce hem de binlercesi gelir durmadan. Kanatları vardır, istedikleri yere giderler. Eğer doğanın bizimki gibi bir kibri olsaydı, herhalde kuşlar da böyle acımasızlaşırdı. Egemenlik kurmak isteyen kuşlar, insanları ayırt etmeden öldürür, katleder. Tıpkı şuan insanların doğanın çeşitli damarlarına yaptığı gibi…

İşte bu nedenle, Sakız’ın beni herkesten iyi anladığına adım kadar eminim. Onunla yabancı bir şeyler hakkında konuşmam ki, Bodrum’un hikayelerini okurum ona Halikarnas Balıkçı’sından. Ağaçların gölgelerinden, güneşin sıcağından bahsederim. Arada kahveci Hüseyin gelir, sohbete o da katılır. Biz Hüseyin’le konuşur gibi görünsek de Sakız bizi kısık gözleri, huzurluca salınan kuyruğuyla dinler, varlığıyla sessiz bir katılım sağlar. Bir kediyle iletişim kurmak için kelimelere ihtiyacımız yoktur; bir sandalye çekin, yanınıza gelip, oturacak, evrensel bir dille sohbete başlayacaktır.

22/08/2022

Keditörün Önerisi

British Shorthair

19.04.2022

İngiliz Kısa Tüylü kedisi, 2001 yılında Kedi Yetiştiricileri Birliği Yönetimi tarafından ...

11 Sene Sonra Yeniden

23.06.2023

Amerika’nın Florida eyaletinin Jacksonville şehrinden bir aile, 11 yıl önce kaybolan ...

Atatürk'ün Hayvan Sevgisi

10.11.2022

Mustafa Kemal Atatürk’ün her ne kadar üç köpeği olduğu bilinse de, hayvan sevgisi sadece ...

Kediler Alemi

Kediler İş Başında!

13.05.2021

ABD'nin Chicago şehrindeki fare istilası sorununu çözmek bir hayvan barınağındaki kediler ...

Sincaplar

26.10.2021

Sincaplar omurgalı canlılardır. Ormanlık ve çalılık bölgelerde yaşarlar, bazen insanlar ...

KEDİM SU KUSUYOR!

14.07.2023

KEDİM SU KUSUYOR! Kedilerin nadiren su kusması alışılmadık bir durum değildir, ancak ...