Üçüncü Tekil Şahıslar - Gülçin Manka

Üçüncü Tekil Şahıslar - Gülçin Manka

İşim gücüm oturmak benim, ya küçük odadaki kanepede ya da camın önünde. Bir parça da güneş gelirse üstüme, keyfim yerine geliyor. Zamanlarım, aydınlık ve karanlıktan ibaret. Zaten aklım zamanda değil, her sabah kapıyı üstümden kilitleyip giden ev halkındadır hep. Kızarım, küserim ama, başka kimsem de yok. Yandaki evin balkonuna konan güvercini saymazsak tabii. Ona da ancak tül perdenin arkasından bakabiliyorum. İşte balkon demirinin üstünde, kıpır kıpır oynuyor her yeri, minik kafası bir sağa bir sola dönüyor. Her görüşümde öyle bir heyecanlanıyorum ki, onunla birlikte cıvıldıyorum. Gülünç oluyorum galiba; ama n’apayım, tutamıyorum kendimi.

Güvercin uçunca yalnız hissediyorum kendimi, daha bir yalnız. Bakışlarım uzaklarda bir yere kilitlenip kalıyor. Sonra yerde duran topa, akvaryumdaki ruhsuz balıklara, karşımdaki kitaplığa kayıtsızca göz atıyor, yerime biraz daha yerleşip uykuya dalıyorum. Kulağıma gelen tek ses, banyodaki musluğun tıp tıpları. “Huzur bu işte” diyor bizimkiler; hatta Haluk benim yerimde olmayı ne kadar istediğini söyleyip durur. Çalışmak zorunda olmasaymış, evden adımını atmazmış. Dışarıda kötülük varmış, öyle diyor. İçerisini nereden biliyorsun ki? Kalkar kalkmaz atarsınız kendinizi dışarı, gece yarılarına kadar...

Bir de üst kattaki var. Çok genç, hareketli bir şey. Bütün gün balkonda sinek kovalıyor. Güvercinle de aralarında bir şey var. Bakışıp duruyorlar. Kıskançlıktan çatlıyorum. Ama çok şımartmışlar. Hanımı bütün gün onunla evde. Neler yiyordur kimbilir. Bize her gün kuru mama.

- Nereden biliyorsun? İnsanoğlu, hepsi birdir. Hem sen kıpırdasana biraz! Bütün gün tembel tembel!

- Doğru, uyumaktan başka bir şey yapmıyorum. Ama sinek bile uçmayan bir evde...

- Bahane. İçin geçmiş senin.

- Çek git başımdan !

Uyanıp sıçrıyorum. Kahretsin, rüyaymış. Ben de şu şımarıkla bozdum aklımı.

Bir tıkırtı var. Hemen atlayıp sokak kapısına koşuyorum. Dışarıdaki sessizliği dinleyip kös kös geri dönüyorum. Issız odalara tek tek girip çıkıyorum dönüşte, biraz buruk, biraz mahzun. Böyle anlarda beni ancak yeni bir keşif teselli ediyor. Bir köşeye atılmış bir oyuncak, kapak ya da küçük bir boncuk. Ama kısa sürede bıkıp bir kenara bırakıveriyorum.

Bir şeyleri özlüyorum; ama ben de bilmiyorum neyi. Kışın dışarıda uçuşan yumuşacık beyaz tüyleri belki... Yazın burnumun ucundaki açık pencereden süzülen sinekleri, dışarıdan gelen binlerce kokunun kaynağını, taze biçilmiş çimleri... Ulaşılmazlıklardan örülü hayatım. Camın arkası, sokak kapısının dışı ve balkon yasak. Tamam, yemeğimle suyum önümde; ama hepsi o kadar. Şanslı mıyım, şanssız mı? Bazen isyan edesim geliyor; şeytan diyor kapı aralanınca fırla dışarı. Ya da balkondan atla git. Ama yapamam, beceremem. Biraz da vefa borcu işte.

Günün en sevdiğim zamanı, akşam yemeği yenilip küçük Ahmet uykuya yatırıldıktan sonra başlıyor. O ana dek her adımlarında peşlerindeyim. Bir sürtünme bile iyi geliyor, rahatlıyorum, kendimi güvende hissediyorum. En sonunda işler bitiyor; Meltem eline bir kitap alıp kanepeye uzanıyor. Tek bir hamleyle sıçrayıp, üzerine yumuşak bir atlayış yapıyorum. Göğsünün üzerine yerleşip, yanağımı yanağına dayıyorum. Kalbinin atışlarını tüm vücudumda hissederken, keyifle mırlamaya başlıyorum. İşte o zaman ne o uzun yalnız günler kalıyor, ne de can sıkıntısı.

Yine de şu yukarıdakinin yerinde olmak vardı..

Geliyorlar!.. Daha asansör yukarı çıkarken kapının arkasındaki yerimi alıyorum. İşte durdu, kapının önündeler, anahtar aranıyor. Ahmet yine mızmızlanıyor. Kilitler açıldı, kapı usulca aralanıyor ve karşımdalar. Benimle ilgilensinler diye bir şımarıyorum, bir yerlerde yuvarlanıyorum ki, sonradan kendime yakıştıramayıp utanıyorum. Resmen yaltaklanıyorum, halbuki benim gibi asil, soylu... Neyse, şu yemeğimi versinler de...

Mamayı daha kaba koyarlarken tuhaf bir koku geliyor burnuma. Biraz yaklaşıyorum; ama yok, midem bulandı. Nereden bulmuşlar bunu? Hayatta bir yemek zevkim var zaten! Bir de başımda beklemezler mi?

- Gördün mü, bizim kedi yemez demiştim.

- En ucuz mama.

- Cimri adam.

- Ama bize vermesi büyük incelik.

- Elinde kalmış, ne yapsın?

- Dokunsan ağlayacaktı.

- E, kedi bile olsa, zor.

- Çok hareketliydi zaten.

- Ben acıyordum ona. Kimse ilgilenmiyordu evde.

- Nasıl olmuş?

- Kuşa atlarken balkondan düşmüş.

- Zavallıcık.

Bulantım artıyor birden. Demek güvercinle dost değillermiş. Demek, demek... Peki, ben kimi seyredeceğim bundan sonra, kime özeneceğim ve kim girecek rüyalarıma?

22/04/2022

Keditörün Önerisi

Rengarenk Akvaryum

12.08.2021

Akvaryumlar rengarenk oluşuyla, bulundukları yere muhteşemlik katan, içerisinde birbirinden ...

Kediler Alemi

Kediniz Neden Oynamıyor?

18.05.2023

Kedinizin oyun oynamadığını ve uzun saatler uyuduğunu fark ettiniz. Elbette bu davranışı ...