Tarkan Özvardar Röportajı - Seda Tuncel

Tarkan Özvardar Röportajı - Seda Tuncel

Bu hafta pazar röportajımızın konuğu Tarkan Özvardar. Veteriner hekim aynı zamanda da köpek davranışı ve eğitimi konusunda bir profesyonel. 1990 yılından beri kendisini köpek eğitimine ve davranış problemlerinin çözümüne adamış. 1997’de ise Ankara Canine College Köpek Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’ni kurmuş. Son yıllarda ise tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınında “Covid-19 Dedektör Köpek Projesini” hayata geçirdi. Kendisiyle Kedici Dergisi olarak davranış problemleri hakkında keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Tüm herkes sizi köpek eğitimi konusundaki başarılarınızla tanıyor ama yine de bize kendinizden bahseder misiniz? Çocukluğunuzda da hayvanlara ilginiz var mıydı?

Evet, çocukluğumdan beri hayvanlar benim için farklı bir yerdeydi. İzmir Karşıyaka’da doğdum. Vaktimin çoğunu sokaktaki köpeklerle geçirirdim. Oradaki mahallemizde tüm sokak köpekleriyle arkadaştım ve hep onlarla beraber gezerdim. Daha doğrusu tüm hayvanlara ilgim vardı. Kuşlara, kedilere, tüm canlılarla ilgiliydim. Daha sonra da ortaokuldayken aslında tabiat bilimci olmak istiyordum, ancak Türkiye’de öyle bir imkan olmadığı için veteriner hekim olamaya karar verdim. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ne girdim ve eğitimimi burada tamamladım.

Ankara Canine College Köpek Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nde eğitimini üstlendikleriniz dışında, evinizde kaç hayvanla berabersiniz?

Evimde 7 kedim var şu anda ve 2 köpeğim var. 7 kedi ve 2 köpek ile beraber yaşıyorum. İki kedi daha almak istiyorum evime. Doğrusu alacağım iki kedi daha var. Yardıma ihtiyacı olan, fiziksel handikapı olan kedileri alıyorum sadece, onların bakımını üstleniyorum. Evimdeki kedilerden 5 tanesi engelli kediler. Yardıma ihtiyacı olan çoğunlukla engelli kedileri beslemeyi seviyorum.

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi mezunusunuz. Neden veteriner hekimlik?

Hayvanlara yardımcı olabilmek ve onları anlayabilmek için özellikle de davranış modellerini. Bu en büyük merakımdı küçüklüğümden beri. Dünyayı nasıl görürler? Neler hissederler? Algıları nasıldır? Mesleğin klinisyenlik yönüyle hiç diyalogum olmadı ama tabi ki yaptığım işe bağlı olarak birçok hastalıkla, birçok operatif müdahaleyle karşı karşıya kaldım. Dolayısıyla da 25 yıl içerisinde çok vaka gördüm. Buna bağlı olarak tabi ki sağlıkları konusunda ciddi anlamda bir birikimim oldu. Ancak daha çok yönelimim davranış ve eğitim üzerine oldu.

Üniversiteden sonraki kariyeriniz nasıl şekillendi? Köpek eğitim uzmanlığını neden seçtiniz?

Aslında köpek eğitimi ve davranış üzerine yaptığım çalışmalar üniversiteye girmemle başladı 1990 yılından itibaren. Tamamen kendimi o yönde yetiştirmeyi planlıyordum ve hedefliyordum üniversiteye geldiğimde. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden mezun olduğumda zaten halihazırda köpek eğitimi ve davranış probleminin çözümü üzerine çalışıyordum ve mezun olduktan sonra da aynı hızla devam etti. Özellikle mezuniyetten sonra yurtdışında seminerler ve kurslar çok yoğunlaştı. Yaklaşık olarak üniversite bittikten sonraki 10 sene yurtdışı diyalogum oldu.

Sizce kediler de eğitilebilir mi?

Kediler de tabi ki insan hayatına adaptasyon esnasında, insan manipülasyonuna maruz kaldığı için bazı basit temel eğitimleri alabiliyorlar. Ancak tabi köpekler kadar insan oryante canlılar değil, daha çok ortam oryantasyonu yüksek olan canlılar. İnsan iletişimleri olduğu için buna bağlı olarak belli başlı eğitimleri kediyle de uygulayabilirsiniz. Benim fikrim ise, gerekli değil. Kediler kendi başına iş görebilen canlılar olduğu için çok fazla manipülasyona ihtiyaçları olduğunu düşünmüyorum.

Eğitime en uygun ve eğitilmesi en güç köpek ırkları neler?

Eğitime yatkınlığı yüksek köpekler tabiki tüm Dünya’daki istatistiki sıralamaya göre de Border Collie’ler, Golden Retreiwer ırkı köpekler, Poodle’lar, Alman Çoban köpekleri, Doberman gibi ırklar ve Labrador Retreiwer’lar eğitime yatkınlıkları yüksek olan, insanla korelasyonlu çalışmayı seven ve bu yönde selekte edilmiş ırklar oldukları için eğitime yatkın olduklarını söyleyebiliriz.

Eğitim konusunda zorlayan köpekler de daha çok kuzey ırkları, Samoyed’ler, Husky’ler, Beagle, Basset Hound gibi ırklar eğitim konusunda zorlayıcı. Shiba Inu, Akita Inu gibi ırklar özgürlüklerine düşkün, dik başlı oldukları için eğitilmesi güç ırklardan. İngiliz Bulldog’lar da yine eğitilmesi güç köpeklerden.

Bu konuda değinmek istediğim bir başka nokta da melez köpekler. Özellikle belirtmek istiyorum, kırma yani melez köpekler de eğitim konusunda çok başarılı olabiliyorlar. Çok başarılı iş köpeği de olabiliyorlar. İnsanlar bu noktayı atlayabiliyor. Biliyorsunuz, sokaklar ve barınaklar melez köpeklerle dolu. Melez olmak aslında büyük avantaj getiren bir şey. Özellikle sağlık konusunda, melez ırkların daha uzun yaşadığı ve hastalıklara karşı daha dirençli olduğu net olarak ortada. Bence insanların bu konuda biraz düşünüp, melez ırkları sahiplenmeye yönelik bir algı geliştirmesi gerekiyor.

Bir köpeğin eğitimi için en uygun yaş nedir?

Aslında köpeğin eğitime başlaması dünyayla iletişimi başladığı anda başlıyor. Yani annesi ve kardeşleri tarafından iletişime geçiyor özellikle kulaklar ve gözler açıldığı anda ilk öğretmeni annesi oluyor. Kardeşleriyle olan iletişiminde birçok şeyi öğreniyor köpekler. Annesinden ayrılma sürecinden sonra yani 2 aylık olduğunda eğitim eve geldiğinde başlaması gereken bir şey. Eğitim denilince temel komutlar akıllara geliyor ama bundan ibaret değil. Birçok yönlendirme var. Özellikle insan hayatına entegrasyon ve oryantasyon hedefli olarak yönlendirmeler yapmanız gerekiyor. Bu köpek eve geldiği andan itibaren başlamalı. Ancak bazı profesyonel eğitimler, alt yapısı anlattığım gibi hazırlandıktan sonra, köpek 6 aylık olduğunda daha sıkı ve planlı çalışmalarla yönlendirilebiliyor.

Köpekte davranış bozukluğu olduğunu nasıl anlaşılır?

En başta köpekte problemin davranış bozukluğu mu yoksa istenmeyen davranış mı olduğunun tespit edilmesi çok önemli. Davranış problemlerinin tespitinde ise konsültasyonlar çok önemli. Bu evrede devreye girecek olanların mutlaka veteriner hekim olması gerekir. Doğrusu özellikle davranış alanında çalışan veteriner hekimler olmalıdır. Çünkü sadece eğitimle ilgilenen hekimlerin davranış konusunda bazı durumlarda yetersizlikleri söz konusu olabilir. Yetersiz ya da eksik tespitlerde bulunabiliyorlar. Davranış konusunda veteriner hekim olmanın avantajları çok fazla. Örneğin davranış problemlerinin eliminasyonlarında zaman zaman psikosomatik ilaçların kullanılması gerekebiliyor. Ancak sadece eğitmen olanların reçete yazma ihtimali yok. Farmakoloji bilgisi, donanımı ve yetkisi olmadığı için veteriner hekimlerin özellikle davranış problemlerinin tespitinde konsültasyonları yapması ya da eğer eğitmen müdahalesi varsa mutlaka bir veteriner hekimle korelasyonlu şekilde çalışması gerekiyor.

İnsanla bir arada yaşayan, çok yakın dirsek teması olan bir canlı olduğu için köpeklerde birçok davranış problemini bünyesinde barındırabiliyor. Aynı insanlarda olduğu gibi obsesif kompulsif bozukluktan, major depresyon ve kronik stres bozukluğuna kadar birçok davranış bozukluğunu edinebiliyor köpekler. Ama daha önce de söylediğim gibi tespit çok önemli. Mutlaka özellikle patolojik olguların elenmesi, daha sonrasında davranışsal yaklaşım veteriner hekim olmayı gerektiriyor.

Koronavirüsü tespit etmesi için eğittiğiniz Zippo ile çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?

Covid-19 Dedektör Köpek Projesi TÜBİTAK, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi ve benim organizasyonumla birlikte yapıldı. Ankara Canine College bünyesinde organize edildi. Köpeklerimden biri olan Zippo ile çalıştım. Aslında Zippo bu konuda hiçbir altyapısı olmayan yani burnunu kullanması konusunda hayatı boyunca hiç çalışmamış bir köpekti. Zaten ispatlamak istediğim şey, sıradan bir köpeğin bile özellikle PCR testinden çok daha iyi sonuçlar verebileceği, hiçbir teknolojik aletin köpeğin burnunun hassaslığının önüne geçemeyeceğini ispatlamaktı. Buna bağlı olarak; Covid-19 dedektör köpek projesini yaklaşık 10 ay içerisinde kabul ettirdik. Daha sonrasında TÜBİTAK ve Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nin özellikle Viroloji, Fizyoloji ve Biyokimya anabilim dallarının çok kıymetli çalışmalarıyla multidisipliner yapıda bir organizasyon oluşturduk ve organizasyonun sonucunda bir buçuk aylık bir eğitimle %97-98 aralığı gibi çok kuvvetli bir yüzdeyle tespit oranını başardı Zippo.

Çok sağlam bir bilimsel altyapıya dayanan bir çalışma oldu. Oldukça başarılı bir çalışma gerçekleştirdik tüm dünya için. Çünkü maskeden tespiti ilk defa biz yaptığımız için hem bununla gurur duyduk hem de söylediğim gibi köpek burnunun hassasiyetinin bütün teknolojik aletlerin üstünde olduğunu ispatladık. PCR testinin istatistiki güvenilirlik oranı %56, biz neredeyse %98’e yakın bir doğrulamayla programı tamamladık.

Kedici Dergisi okurlarına iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

En başta Kedici Dergisi’ne böyle bir röportaj imkanı sunduğu için teşekkür etmek istiyorum. Tabi ki kedi çok başka bir canlı. Tüm tür dışı canlılara karşı aynı seviyede ilgili olmamız gerekiyor, onlara yardımcı olmamız ve tanımaya çalışmamız gerekiyor. Tabi ki onları tanımaya çalışırken hayatlarına çok fazla müdahale etmemek oldukça önemli. Özellikle vahşi hayvanlardan bahsediyorum. Kedi de o vahşi hayvanı aslında bünyesinde taşıyan, evimizde yaşasa bile o vahşi hayvanı zaman zaman görebildiğimiz bir canlı. Kedilerde de ırk ayrımı yapmadan, tüm insanların mutlaka kedilerle etkileşimde olması gerektiğini düşünüyorum. Eğer daha önce bir kediyle arkadaşlık etmediyseniz, çok şey kaybetmişsinizdir.

07/11/2021

Keditörün Önerisi

Kedi Zekasını Anlamak

20.05.2021

Geçenlerde 5 yaşındaki bir çocuğa neden kedileri sevdiğini sordum. "Çok tatlılar" diye ...

Kediler Alemi

Kediler Nelerden Korkar?

16.03.2022

Özgür, başına buyruk takılmayı seven kediler, tıpkı insanlar gibi birçok şeyden ...

Kedi Korkusu Nasıl Yenilir?

17.09.2021

Kedi görünce çığlık atma hatta masaların üzerine çıkmaya kadar varan abartı davranış ...

Kediler Neden Ot Yer?

01.10.2021

Etobur olan kedileri ot yerken gördüğünüzde biraz şaşırmış olabilirsiniz. Peki, kedilerin ...