Kedi Felsefesi - Emek Ekşi
“Lütfen söyler misiniz bana, buradan hangi yola gitmem gerek?”
“Bu nereye gitmek istediğine bağlı,” dedi Kedi.
“Neresi olursa olsun, umurumda değil,” dedi Alice.
“O zaman hangi yoldan gittiğin fark etmez” dedi Kedi.
“Yeter ki, bir yere varayım,” diye ekledi Alice, sözünü açıklamak amacıyla.
“Tabii varırsın,” dedi Kedi, “eğer yeterince çok yürürsen.”
(Alice Harikalar Diyarında- Lewis Carrol. BORDOSİYAH YAYINLARI 2019-İSTANBUL)
Alice’in maceralarından başımı kaldırıp, tam karşımda yumuşacık halının üzerinde rahatça serilip uzanan Aristo’ya baktım. Gizemli, çekik gözleriyle benim ne yaptığımı izliyordu. “Sizinkiler yine bir kitaptaki en havalı kahramanlar olmuş, Aristo!” Hafif bir göz kısmasıyla bu haberi onurla ve sevinçle karşıladığını belirtti. Alice’in diyarına her yolculuk yapışımda, beni en çok etkileyen karakterlerden birisi olur Kedi. Onca çılgınlığın arasında; kedi her daim mantıklı konuşur. Alice’e bir akıl hocası, yoldaki bir rehber misali düşündürücü mesajlar verir.
Kitabı koltuğun yanındaki masif sehpanın üstüne bırakarak Aristo’nun yanına, halıda bağdaş kurarak oturdum. Aristo, bir siyam kedisi olduğundan, derin mavi gözleri ve yüzünün ortasındaki uzayın derinliklerini hatırlatan koyuluk; ona çok daha fazla gizemli ve bilgin bir ifade katardı. Biraz Alice’in masalından etkilenmemle, biraz da kedime olan düşkünlüğümden ben de başladım Aristo’yla konuşmaya; nitekim de onun da hisleri, izlenimleri ve bilincinde şekillenen kavramları vardı…
Bu son derece somut dünyada, o benim kurmaca dilimle sohbet edemese de kendince iletişim kurmanın bir yolunu bulmuştu. Belki de ikimiz de birbirimizi anlamanın üzerinde çalışmıştık ve şimdi kedimin, biraz yaşamın soyutluğuyla ilgili fikirlerine danışma vaktim gelmişti.
Çünkü biz insanlar çoğu zaman dinlemeyi pek beceremiyoruz ve içinden dallanıp, budaklandığımız canlılığın neler anlatabileceğini gözden kaçırıyoruz.
Aristo, sanki bu niyetimi anlamışçasına kollarını küçük gövdesinin altında kavuşturdu. Bir ders anlatacakmış gibi ciddiyetle yüzüme bakarak gözlerini ince bir aralık kalacak şekilde kıstı ve derin sohbetimize başladık.
Aristo, “insan” dilini bilmediğinden, onun söylediklerini aynen dilimize çevirip yazmaya koyuldum. Aristo, bilgiç duruşunu hiç bozmadan, ara sıra sağa sola hareket eden kalemime parlak bakışlar atarak başladı “anlatmaya”.
Yaşam Sevinci: “Evet, Aristo. Ben sana ne zaman baksam, her daim huzurlu bir ifadeyle giyiniksin. Öğlen güneşinin altında, mutfağın taşlarına atarsın kendini; bir nevi güneşlenmek seninkisi. Ama sanırım daha fazlası bundan. Seni izlediğimde, güneşe nasıl baktığını gördüm. Sevgiyle ve minnettarlıkla gözlerini usul usul kısıyordun. Vücut dilin, o anın içinde ne denli mutlu olduğunu ifade ediyordu. Ne taşkın bir heyecan ne de kederli bir umutsuzluk; hayır, ikisi de değildi hissettiklerin. Parlaklığını ve sıcaklığını duyuyordun o sırada. Aklında sadece güneşin tatlı varlığının, senin varlığın üzerindeki hoşluğu vardı. Öyle değil mi Aristo? Ah, sadece güneşli günler mi? Yağmurlu havaları da çok seversin sen. Camın ardından şaşkın şaşkın minik su damlalarını takip edersin. Havanın bu denli çok değişime sahip olması seni her zaman şaşırtır, hiçbir zaman sıkılmazsın bu sebeple… Ben evde olmadığım zamanlar, tek kalırsın. Yine de akşam eve geleceğimi bildiğinden, günün geri kalanında umutsuzluk içinde kendini hırpalamazsın. Kendine ilgilenecek başka şeyler mutlaka bulursun. Sonra akşamları beni her zamanki neşen ve içtenliğinle karşılarsın. Aristo sen, hayatı olduğu gibi kabul ederek, yaşama sevincine erişebileceğimizi gösteriyorsun.”
Kendine Saygı: Aristo’nun kısık gözleri, son söylediğim cümleyle aralandı ve bana bir şeyi atlamamam gerektiğini hatırlatacak şekilde miyavladı. “Hayatı olduğu gibi kabul etmekte itirazın mı var yoksa Aristo? Bir düşüneyim. Belki de bu cümle fazlasıyla bir genelleme oldu. Evet, güneş, yağmur bunlar güzel şeyler fakat hayat dediğimizde her şeyi içine alıyoruz. Mesela bize kötü davranan kimseleri de o halde kabul etmemiz gerekiyor. Ya da istemediğimiz bir durumu bize zorlayanları… Şimdi anlayabiliyorum demek istediğini; sen, belki de evcil hayvanlar arasındaki en bağımsız canlısın. Ne kendi türündekilere ne de başka türlere asla boyun eğmezsin. Senin için doğru neyse, odur. Kendi yüreğine göre olanı yaparsın. Bir başkasının zoruyla, emriyle patinin ucunu bile kıpırdatmazsın. Çünkü sana saygı duyulmasını istersin. Varlığının kabul edilmesini amaçlarsın. Sınırlarını korumak için huzurunu rahatlıkla bozabilirsin ve kendini savunmaktan asla kaçınmazsın… Sen gerçek anlamda özgür bir bireysin Aristo, yani bütün türdeşlerin demek istedim. Belki de bu sebeple sizleri hep akıl hocası olarak canlandırıyoruz kafamızda, hayal ürünlerimizde hep en mantıklı sizlersiniz…
Aristo, bu iltifatımdan hoşnut olarak yere sırtüstü uzandı ve göbeğini açarak sevgi mırıltıları çıkarmaya başladı. “Her zaman sizin umursamaz ve yabani olduğunuzu söylerler. Oysaki biz insanlar öyle alışmışız ki başkalarına göre yaşamaya, bize ayak uydurmayan farklı türden bir canlıya bile tahammülümüz yok! Hemen onu da çirkin sıfatlarımızla etiketleyip işin içinde sıyrılıyoruz. Aslında biz özgürlüğün ne demek olduğunu bilmediğimizden, doğuştan özgür olan kediden korkuyoruz, işte olan bu!”
Aristo, koca mavi gözlerini açarak bir anda muzipliğe geçti ve beni oyun oynamaya çağırdı. Böyle ciddi ciddi konuşurken bir anda gelen bu çocuksu atılganlığa anlam veremedim. En sevdiği oltalarıyla 10 dakika oynadıktan sonra salondaki yerimize geri döndük ve konuşacağımız son maddenin az önce kendiliğinden şekillendiğini oturduğumda fark ettim.
Kendine Çocuk Olabilmek İçin Zaman Tanımak: “Aristo, 7 yaşında kocaman bir kedisin. Ama hala oyun oynamayı çok seviyorsun. Bundan utanmıyorsun, aksine bu senin küçük eğlencen. Peki, bizler neden bir kural gibi ciddi yaşamaya adıyoruz kendimizi? Ciddi olduğumuzda her şey çok mu mükemmel oluyor sanki. İşte, senin yaptığın gibi biraz saçmalasak, biraz içimizden geldiği gibi davransak ne zararı olur! Şimdi fark ediyorum da en son ne zaman salıncakta çılgıncasına sallandım, hiç hatırlamıyorum…”
Derin düşünceler içinde sustum. Sohbet bitmişti. Aristo, engin doğa bilgisiyle, benim kurmaca apartman hayatımda, canlı olmanın en temel kurallarını anlatmış, bana benimsetmişti. İşte bu sebeple kediler her daim bilgin, yol gösterici ve havalı kahramanlar olurlar sanatın her dalında…
Aristo’yla birlikte batan güneşin turunculaşan ışıklarını seyretmeye başladık sessizce. Gürültü yapmaya ne gerek vardı anlaşmak için? Aristo ile ruhlarımız aynı anda, güneşin mükemmelliğiyle mest olmuş biçimde yaşamı kutluyordu.
Bu, konuşmaktan çok daha fazlasıydı…
26/07/2021
Saray Kedisi ‘Mülayim’
15.06.2022
Osmanlı saray yaşamında hayvanlar da sarayın bir parçası olarak görülüyordu. Sarayda ...
KEDİM İLE İLK GÜN
20.07.2023
Kedinizi evinize ilk getirdiğiniz gün ve hatta ilk an, özel olduğu kadar dikkat gerektiren ...
ÖN YARGILAR SON BULDU!
15.07.2023
ÖN YARGILAR SON BULDU!
Kedicilerin gönülden bildiği ve gerçekliğini savunduğu bu bilgi, ...
KEDİLERİN GÖZDESİ
12.06.2023
Nane ailesinin en meow üyesi Nepeta cataria, catnip veya kedi nanesi olarak bilinir.
Kedilerin ...
Engelli Canlar İçin Villa
21.12.2021
Bursa'nın Osmangazi ilçesinde belediye tarafından 80 engelli kedi için iki villa kuruldu. Soba ...